DENEYİM PAYLAŞIMI - BİR HİKÂYE

DENEYİM PAYLAŞIMI - BİR HİKÂYE


NAVİGASYON…

Malum İstanbul trafiğinin ne kadar karışık ve zor olduğu herkesçe bilinir. Anlatacağım hikayede bu konuyla ilgili. İstanbul trafiğinde hiç araba kullanmamış birisinin hem de trafiğin en karışık olduğu bir rotada ve saatte, rota bilgisi olmadan en uzak bir yerden diğer tarafa geçerek hatasız bir şekilde bunu (navigasyonla) başarmasıyla ilgili. İki yıl önce Sempozyum için İstanbul’a gitmek için planlama yapıyordum. Sempozyuma katılacak öğrencilerimden birisi bana telefonda; “hocam ben arabayla yarın İzmir’den İstanbul’a ilk defa geliyorum, sizinle İstanbul’da buluşalım ve ben size İstanbul’u gezdireceğim, kabul eder misiniz?” dedi. Ben tereddütle; “peki ama İstanbul trafiğinin durumu ortada, nasıl olacak bu gezinti, İstanbul’da kaybolmayalım” dedim. Cevaben; “bir şey olmaz hocam, ben navigasyonu yeni yükledim arabaya, hem denemiş oluruz, fena olmaz herhalde” dedi. Kendisinin ısrarlı olması karşısında evet deme dışında pek seçeneğim olmadığını düşünerek cevap verdim;” evet, ben yarın şu saatte Atatürk Havalimanında olacağım” dedim. Ertesi gün, söz verdiğimiz saatte havalimanı çıkışında buluştuk. “İzmir yolculuğun nasıl geçti? Dedim. “Hocam çok güzel geçti” dedi ve bana dönerek, “Hocam şimdi ben sizi Beykoz’a dondurma yemeye götüreceğim” dedi. Tamam, “ peki ama sen daha öncede hiç İstanbul Trafiğinde araba kullanmadığını söylemiştin, havalimanından karşı tarafa Beykoz’a salimen gideceğimize emin misin? Diye sorduğumda; elbette hocam, navigasyonun canı sağ olsun dedi. Arabaya bindik, kendisi navigasyon ayarlarını cep telefonundan yaptı ve düştük yola. Arabada ikimizden başka bir üçüncü kişi daha vardı ve sürekli olarak şoför koltuğundaki öğrencime; yüz metre sonra sağa dön!, kavşakta yavaşla ve sola dön!, iki yüz metre sonra tekrar sağa dön! Yavaşla!. Diyen navigasyon….Elbette teknolojinin dünyayı yönettiği gibi bizi de yöneteceğini ve yönlendireceğini biliyorduk. Ama bu kadarı da biraz fazla değil miydi!...Neyse Beykoz’a dondurma yiyeceğimiz yere en kısa sürede ve salimen gelmiştik. Arabadan indik, ancak öğrencim yürümüyordu. Sanki donup kalmıştı. “Hadi gitmiyor muyuz?” Diye sorduğumda; “affedersiniz hocam! Ben bir başka boyuttayım sanki! ben artık navigasyonun komutuna alıştığım için onun komutu gelmeden hareket edemiyorum!...

Bu hikâyeye benzer durumlarla muhtemelen sizlerde karşılaşmışınızdır. Size birisi bundan birkaç yıl önce navigasyon denilen bir aletle dünyanın en zor trafiğine sahip şehirlerinde birisi olan İstanbul’da arabayla hiç bilmediğiniz bir rotada yolculuk yapacağınızı söyleseydi, şaka yaptığını düşünürdünüz. Artık navigasyon hayatımızın sıradan bir parçası halinde. Bizi istediğimiz yere çok kısa sürede hatasız, dakik olarak ve salimen götürüyor. Hatta navigasyonu zekice uyarlamalarla yoldaki eğlenceye bile dönüştürdük! Bir yerden bir yere giderken navigasyon işimizi çözüyor. Acaba karar verirken, davranışlarımızda, kendimizi yönetmemiz gereken hallerde bize akıl verecek, yönlendirecek ve belki de yönetecek navigasyon(lar) a ihtiyacımız yok mu? Belki bir gün..Kimbilir..

Meselâ karar aklı (yüklü) olan navigasyon şu gibi kararlarda; Akıllı ol! Başkasının işine karışma! İyice düşündün mü! En iyi karar olduğundan emin misin! Parana dikkat et! Konuşmana dikkat! Sağlığına önem ver! Mutlu ol! Sevgini göster! Haydi, ne bekliyorsun! Yapabilirsin!